Friday, December 04, 2009

Duymak istemediğin şeyi, ağzından çıkarma!

yine NİL yazmış... çook çook da güzel yazmış... ne doğru laflar, ne güzel laflar bunlar... bu hatayı hepimiz - ben dahil hem de çokça - yapıyoruz! o lafları ağzımızdan çıkmadan önce bir düşünsek, aslında etmek istemeyiz, aslında kırmak istemeyiz karşımızdakini... okuyun, ders alalım, hep birlikte!

Tıpkı büyük bir merakla okuduğun birçok şey gibi. Meraklı bir hayat heveslisisin belli. Tıpkı benim gibi. Yoksa hep bu saatlerde burada buluşamazdık.
Tesadüfe inancım az. Bir anahtar arıyorsun, içindeki kilitli kapıları açıcak. Kilitli kapıları kimse sevmez. Ama ne yaparsak yapalım, hayatın tüm gizemi sereserpe önümüze yatmayacak. Bu da bir his. En azından sen ve ben varoldukça.
‘Duymak istemediğin şeyi, ağzından çıkarma’. ışte sırrım bu. Bir akşamüstü, hiç yoktan kulağıma fısıldandı.
Böyle şeylerin gerçekliğine inanırım. ınsanın havadan yakaladığı seslerde, geçmiş bin yılın dedikodusu kaynar. Ve bu onlardan biriydi.
Bunu zaten bildiğini söyleyeceksin. Fakat üzerinde düşünürsen, duyması kolay yapması zor bişey olduğunu hemen anlarsın.
Diyelim ki, başkasından duymak istemediğin bir kelimen var. Diyelim ki, bu bir hastalık ya da sevimsiz bir sıfat. ‘Kötü’ kelimesinden özellikle kaçındım. Çünkü kötü ve iyiye, doğru ve yanlışa pek inanmam. Benim dünyamda kolkola gezerler. Birbirleriyle evlenir, çocuk yaparlar. Kötünün içindeki iyiyi, iyinin içindeki kötüyü farketmeyi marifet bilirim. Ama konumuz bu değil. Biz sırrımıza dönelim.
Duymak istemediğin şeyi, söyleyivermemek zor bir kas çalışmasıdır. Fakat yapabilirsin. ıçinden, bir hiddetle ağzına doğru fırlatılan bu kelime, doğmak için seslendirilmeyi bekler. ışte o an, başarılı bir yutkunma hareketiyle onu kıskıvrak yakalayıp, midene geri gönderebilirsin.
Bu yolculuğunun sonu sifona kadar gider. Fakat eğer, ağzından kaçırıp nefeslenmesine sebep olursan, senin etrafında bir yörüngeye oturur. Sen varoldukça, kendini sana duyurur, hatırlatır. Kaçarsın kovalar, durursun sarmalar.
Kısacası, kelime bir canlıdır. Doğar ve büyür. Yavrun olur, dünyan olur. Uzun süren evliliklerde, geçmiş hataları söylememek salık verilir. Unutulmaz, edilen laflar. Gözden uzak saklanırlar. Bazen yaşlı insanlar, ilk gençlik yıllarında duydukları kırıcı lafları itiraf eder, son bir çabayla onlardan muaf olmayı dilerler. Sen daha hayattasın, ‘şükür’ güzel kelime.

1 comment:

bencu said...

birgün biryerde duymuştum sanki,
biliminsanları 1000 evvel bile söylenen sözlerin aslında diğer tüm seslerin arasında filtre edilebilse hala etrafımızda olduğunu düşünüyorlarmış. ve mesela büyük iskenderin, fatihin felan sesini yakalama sevdasındaymış güya bu biliminsanları. ama belki de asparagastan ibarettir:))