Thursday, October 29, 2009

bir hafta daha biterken...



Guzel bir CUMA sabahi...
ise giderken sakir sakir yagmur yagiyor... erken kalkip ise gelmis olmaktan hic mutsuz degilim (hayirdir!:) bilmiyorum).
Kahvemide almisim.. Dun Rey'le konusurken guzel bir seyi farkettik...
dun tatildi... ve tamamen Pazar gunu gibi gecti! ama pazar degil persembeydi! asil tatil yarin basliyor... ne guzel dimi? bi dusunun... bir gun is daha ve 2 gun tatil..

Aslinda haftaici oylesine bir gun bu carsamba olabilir veya persembe tatil olsa.. oyle degerlendirsek herkes ise giderken daha motive olur diye dusunuyorum.. yoksa hafta uzadikca uzuyor, yoruluyor insanlar...

neyse.. bugun keyfim yerinde..
bunu yazarak sizlerin de gununu daha guzel yapmak ve yarin tatil oldugunu farkli bi hatirlatmak istedim :)
iyi haftasonlari...

Friday, October 23, 2009

My Best Friend's Wedding - FAZ 1




Tekrar merhaba herkese....
geçenlerde yazmıştım bilen bilir.. tüm arkadaşlarım sırayla evleniyor diye..
evlenmekte ne varsa! :)
aslında kavram olarak güzel... aile kurmak güzel bir şey...
ama herşey zamanla, sırasıyla olsun...
evlenmekten önce erkek arkadaşınla beraber yaşasan sanki daha güzel değil mi?
hem o zaman onun huyunu suyunu daha iyi bilir ona göre o kararı alırdın..
arkadaşlarımı mazallah korusun ama çoğu kişi bu sebeple boşanabiliyor.. veya daha çok aşık oluyor! her neyse iyi bir deneyim bana göre...
sonuç olarak, bu yazıyı yazmaktaki amacım : my best friend's wedding FAZ 1 YARINN!!
digeri 6 ARALIK! (essyka goruyomusun 9 demedimmm:))
bugunu uzun suredir bekliyoruz.. party olayının pazar gunu olmadığı için ayrı bir seviniyorum.. cumartesi bol bol içip ertesi gün işe gitmeyecek olmanın mutluluğu ve çok eğleneceğiz bilinci var...
onlar ermiş muradına...
biz gidelim eğlencesineee!!

TGIF! Its Friday..so Smile in style... :)



Smile, though your heart is aching
Smile, even though it's breaking...
When there are clouds in the sky
You'll get by...

If you smile
With your fear and sorrow
Smile and maybe tomorrow
You'll find that life is still worthwhile

If you'll just...
Light up your face with gladness
Hide every trace of sadness
Although a tear may be ever so near
That's the time you must keep on trying
Smile, what's the use of crying
You'll find that life is still worthwhile

If you'll just...
Smile, though your heart is aching
Smile, even though it's breaking
When there are clouds in the sky
You'll get by...

If you smile
Through your fear and sorrow
Smile and maybe tomorrow
You'll find that life is still worthwhile
If you'll just Smile...

That's the time you must keep on trying
Smile, what's the use of crying
You'll find that life is still worthwhile
If you'll just Smile!!!

Boylece hem Cuma gunu mutlulugunu.. hem cok guzel bir şarkıyı... hem de MJ'i anmış olduk bugun...
bu postu Moda Cadısı'nın blogunda gormustum cok mutlu olmustum.. sizlerle de burada paylasmak istedim :)
have a nice weekend!

Thursday, October 22, 2009

aah keşke...

Havaya hiç aldırmadan...
delirmiş alışveriş freakleri gibi...
elimde bu boyutlarda dev bir kahve ile...
ve bu kılıkla...
gezmek isterdim şu anda...
işim olmasa!

P.S. = Bu OLSEN kardeşlerin tarzlarına, saçlarına, giyinişlerine bayılıyorum! :)

Monday, October 19, 2009

Tuesday, October 06, 2009

kendime biraz zaman verdiğim dönemde...



bu yazı çok çok iyi geldi...
Nil Karaibrahimgil'in yazılarının, yaptıklarının, şarkılarının, hayat felsefesinin sıkı takipçisiyim ve çok seviyorum anlayışını hayata bakışını...
eski yazdığı yazılara sık sık geri dönerim tekrar tekrar okurum - bazıları gerçekten çok iyi olmuş olabiliyor ve bana döneme göre çok iyi geliyor..-
bu da onlardan biri.. o yüzden sizin de okumanızı istedim.
sevgiler...


Kendine biraz zaman ver
Nil KARAİBRAHİMGİL - 04.05.2009

Hiçbir şey yapmamak için mesela. Bırak, bahar kararsızca geçsin üzerinden. Bir yaz sansın kendini, bir kış.

Sen bir tişört giy, bir hırka. Senden beklenilen, hep yaptığın şeyi ilk kez duyuyormuş gibi yap. Cevapsız bırak. Parantezini aç, içine gir kıvrıl, başkası ol. Sana hiç benzemeyen biri. Mesela, senden daha sakin. Senin alışkanlıklarını taşımayan, kaygılarını paylaşmayan, hatta tanışsan
seninle pek anlaşmayan biri. Ol. Olabilirsin. İçinde herkes var. Baksan görebilirsin. Kendinden beklemediğin şeyler yapmak harikadır.

İçinde kafesler açılır, her şey doğasına kavuşur.

Şöyle bir durup, nefes alacağın bir yere kaçınca göreceksin ki, şarjlı bir aletten pek bir farkın yok. Hep kırmızı yanıyor, hep pilin bitmek üzere, ama sende hep bir gayret. Duymak istediğin iki kelime: Bravo ve hayret!... Kendini rüzgara, güneşe, suya, uykuya bırakınca görüyorsun ki, yeşile dönüyor pilin. Yükseliyor sesin. İkide bir durdu duracak gibi değilsin. Hiç olmadığın kadar dirisin. Her şey yolunda aslında. Hem yolunda ne ki? Tabi ki her şey yolunda, ben mi tayin edeceğim canım elalemin yolunu... Benim yolum bu, der, patikalara sapıverirsin.

Hep koşturuyorum. Bir şeyi halletmeden eve döndüğümde, beni azarlayan ‘vicdan’ teyzemle kalıyorum İstanbul’da. Nefes alıp verdiğim şehir. Daha az nefesle, daha çok koşmamı istiyor benden. Çizgi filmlerdeki gibi koşuyorum, ayaklarımdan kıvılcımlar çıkana dek. ‘Evet ‘dedim, ‘o şarkıya düet yapıcam, söz yazıcam. O jingle’ı da yazıcam, o reklamda oynıycam, o kitabı yayınlıycam. Pazartesileri burada, hemen her gün web sitemde olucam. Beni ne zaman arasanız orada olucam, şarkılarla dertlerinize derman olucam. Neşenizi bulucam. Mutlaka bulucam neşenizi’. Böyle diyordum işte. Dediğimi de yapıyordum.

Sonra topladım bavulumu gittim. Önce New York’a, sonra Floransa’ya. Toskana’daki şarap vadilerinde çimlere uzandım... Dilimi şaraba kaynaştırdım, tenimi güneşe. Medici Ailesi’nden kalma bir otelde kalıyorum ve sabah bahçeye inerken, kendimi o ailenin şımarık kızı sanıyorum. Kendimden çıktım, başka pabuçlar giyiyorum.

Yapmadığım şeyler yapıyorum,
bakmadığım şeylere bakıyorum.
Görmediğim şeyler,
beni ancak böyle görür.
Biliyorum.

yazı yazı yazı...



ne kadar zamandır yazmıyorum, biliyorum
aslında hep yazmak istiyorum...
şimdi de yakında bol bol yazacağımı söylemek istiyorum
beni bekleyin!...