Monday, December 13, 2010

Müziğin kaldırma gücü



Müziğin kaldırma gücü olmasaydı, hayat hepimizi yere yapıştırırdı. Öyle ağır gelirdi ki bazı duygular, melodilerle bas bas dışarı bağırılmasalar...

Şükür ki, şarkılar bize "böyle hissedenin" sadece biz olmadığını hatırlatırlar!
naparlarsa yapsınlar, mutlaka halimizden anlarlar!
Bazılarını duyunca ağlarız. Bazı albümler, bir sürü anahtarı olan anahtarlıklar gibidir. O dönem ki bütün kilitlerimizi açarlar...



Kimsenin en sevdiği şarkı aynı değil. çünkü kimse aynı değil!

bir duyuşta ağlatır, bir duyuşta hoplatır.
insafları yoktur.
ağızdan laf alır.
tam öyle diyecektim dedirtirler!
Hah, buydu işte hissettiğim dedirtirler...
Bizi herkesten, annemizden, babamızdan, arkadaşımızdan iyi tanırlar.

Müzik olmasa, birbirimizi tanımasak da hep bir ağızdan söyleyebildiğimiz bir şeyimiz olmazdı.
Affetmemiz, öpüşmemiz, hatırlamamız ve zıplamamız azalırdı.
iyi kötü bir dansımız olmazdı.
her şeyin gücü azalırdı.
Müziğin "kaldırma" gücü olmasaydı, senin de kaldırma gücün olmazdı!
olurdu deme, OLMAZDI!


Nil Karaibrahimgil - Hürriyet Pazartesi yazısından alıntı. 13.12.2010

Sunday, November 07, 2010

Friday, November 05, 2010

friday...i'm in LOVE!

Bu şarkı da bugün size gelsin....
gününüz güzel geçsin...

Thursday, October 07, 2010

Tanrı'ya Yakaris


Bu satırları bugün bana Babam verdi... bir kağıda yazılmış şekilde...
oku ve hep oku dedi... astım mantar panoma...
ama sizler de okuyun diye oturup yazdım buraya :)

Sevgiler!


TANRIM, aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...

Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele.

Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver.

Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, hafızamda yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.

Uykunun o büyüleyici gücünü duymama yardımcı ol...

Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlamayı bilmeyi, hülyalata dalabilmeyi öğret.

Her gün bana KAĞLUMBAĞA ve TAVŞANIN masalını anlat. Anlat ve hatırlat ki yarışı her zaman HIZLI KOŞANIN BİTİRMEDİĞİNİ, hayatta hızı artırmaktan çok daha önemli şeylerin olduğunu bileyim...

Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla, bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması, yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır.

Ve hepsinden önemlisi Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için "CESARET", değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için "SABIR", ikisi arasındaki farkı bilmem için "AKIL" ve beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak "DOSTLAR" ver...!

Amin! :)

Wednesday, July 14, 2010

out of office moduna girdim...


Ben. Sevgilim. Arkadaşlar.
Deniz. Kum. Güneş. Bodrum Bodrum...
Yanmak. Kızgın kumlardan serin dulara dalmak.
Gülmek. Eğlenmek. Yemek yemek...
Kilo almak. Xuma. Maça Kızı.
ve daha birçokları...
Yarın hatta yarından da yakın...
gittim bile...
5 günlüğüne.
Bu şehirde yokum.
Out of office yani!
aradığınız kişiye değil şuan, tam 5 gün ulaşamayacaksınız...
mutluyum. huzurluyum.
Ciao ciao bambinii!!



Monday, July 12, 2010

karar vermek...


Karar vermek hakkında düşündüm bu hafta. Nedir karar?
Niye bu kadar önemli?
Bir arkadaşımın terapisti, ‘birini sevmek, o kişiye karar vermekle başlar’ demiş.

Oldum olası hızlı karar veren ve kararını hızla rafa kaldırıp, bir daha ziyaret etmeyen insanlara hayranım. İlkokulda, çantasında selpak taşıyan kızlara benzemek isterdim.

Bana karar gibi gelirdi selpak taşımak. Benim hiç olmazdı. Zamanla kendine alışıyorsun tabi. Ama unutmamak gerek kararın önemini. Bizi yola çıkaran da, aşık eden de (terapist haklı bence), bir yere vardıran da karar.

Ha, kötü karar kararsızlıktan iyi mi?

Bence evet. Kötü karar yok ki.
Bu bir macera, sürekli bir yere sapacaksın, çıkmazsa geri dönüceksin.
Herhangi bir aktivite, hiç aktive olmamaktan iyidir. Hayat, hareket etmekle ilgili. Hareket yoksa, karar yoksa hayat yok. Yaşayan ölü olmak, zombi olmak var.

Karar verenlerin hep bir kararı vardır.

Ve sen, kendinle ilgili kararlarda da onların gözlerindeki yol işaretlerine takılırsan, kendi yoluna gidemezsin. Evet tehlikesi bu. Bir noktadan sonra, kararın önemini ve örneğini gördükten sonra, pratiğe başlamalısın. Bu da sürekli şıkları işaretleyerek olur.

Dediğim gibi.. bu ÖSS değil.. 3 yanlış 1 doğruyu götürmüyor. veya karşına çıkan soruların doğru/yanlış cevabı yok. Risk alıyorsunuz. Kendinize göre de doğru cevabı verdiğinize emin olduktan, karar verdikten sonra önünüzde duramaz hiç kimse!

NOT : Nil Karaibrahimgil yazısından alıntıdır.

Thursday, July 01, 2010

beyond design..!

gerçekten öyle! gördüğüm an küçük bir şok geçirdim...
muhteşem gözüküyorlar... hem lezzetli hem de giymek istiyor insan...



Favorilerimden biri! Karnıbahar hiç sevmem normalde... ama buna bayıldım :)


Patlıcanlı babet! :)



Salatadan şemsiye... nerede bu hayalgüçleri anlayamıyorum! :) muhteşem!

Buna bayıldımm... çok şeker gözüküyor!












Favorim en sona! :) YUMMYY!! Proschuttolu yüzükk ;)