Monday, July 12, 2010

karar vermek...


Karar vermek hakkında düşündüm bu hafta. Nedir karar?
Niye bu kadar önemli?
Bir arkadaşımın terapisti, ‘birini sevmek, o kişiye karar vermekle başlar’ demiş.

Oldum olası hızlı karar veren ve kararını hızla rafa kaldırıp, bir daha ziyaret etmeyen insanlara hayranım. İlkokulda, çantasında selpak taşıyan kızlara benzemek isterdim.

Bana karar gibi gelirdi selpak taşımak. Benim hiç olmazdı. Zamanla kendine alışıyorsun tabi. Ama unutmamak gerek kararın önemini. Bizi yola çıkaran da, aşık eden de (terapist haklı bence), bir yere vardıran da karar.

Ha, kötü karar kararsızlıktan iyi mi?

Bence evet. Kötü karar yok ki.
Bu bir macera, sürekli bir yere sapacaksın, çıkmazsa geri dönüceksin.
Herhangi bir aktivite, hiç aktive olmamaktan iyidir. Hayat, hareket etmekle ilgili. Hareket yoksa, karar yoksa hayat yok. Yaşayan ölü olmak, zombi olmak var.

Karar verenlerin hep bir kararı vardır.

Ve sen, kendinle ilgili kararlarda da onların gözlerindeki yol işaretlerine takılırsan, kendi yoluna gidemezsin. Evet tehlikesi bu. Bir noktadan sonra, kararın önemini ve örneğini gördükten sonra, pratiğe başlamalısın. Bu da sürekli şıkları işaretleyerek olur.

Dediğim gibi.. bu ÖSS değil.. 3 yanlış 1 doğruyu götürmüyor. veya karşına çıkan soruların doğru/yanlış cevabı yok. Risk alıyorsunuz. Kendinize göre de doğru cevabı verdiğinize emin olduktan, karar verdikten sonra önünüzde duramaz hiç kimse!

NOT : Nil Karaibrahimgil yazısından alıntıdır.

No comments: