Sunday, July 19, 2009

yagmur yagsa...

yagmur.... sesini ozledigim bir sey... yagarken yurumeyi ozledim... sicak havada yagmasini daha da cok ozledim...
yagmur yagarken yatakta uyumayi, yorganin altinda, sabah olmus olmasina ragmen uyumaya devam etmeyi ozledim.
ve bu ses duydukca cok hosuma gitti... sizlerle de paylasmak istedim!

Friday, July 17, 2009

Thursday, July 16, 2009

Kadın olmak!...

bugun sizi Can Dundar'in cok guzel bir yazisiyla basbasa birakiyorum!
EY ERKEKLER!! okuyunuz, ornek aliniz, uygulayiniz...

Bir kadın çocuktur aslında...
Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını… Ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz..

Bir kadın güçlüdür aslında...
Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.

Bir kadın sevgidir aslında...
İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever; ama, tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer alamazsınız. Her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri ”acımak' duygusudur.

Bir kadın yalnızdır aslında...
Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

Bir kadın çılgındır aslında...
Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Üreticiliğinin sınırı yoktur ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz üreticiliğini. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz!

........bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..!!!
....... çünkü Allah gözyaşlarını sayar..!!!!

kadın;erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!!
öyle olsaydı ezilirdi......!!! üstün olsun diye başından da yaratılmadı......!!
AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI......
Eşit olsun diye......
kolun biraz altında...
Korunsun diye...!!!
KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE!!!

Can DÜNDAR

Wednesday, July 15, 2009

sevmediğim kelimeler...

Bakarız (olumsuz olanı) : hani kelimeler vardır veya yorumlar vardır kişiden kişiye değişir ya.. bu da öyle bir kelime! Biri söyleyince olumlu bir BAKARIZ oluyor, biri söyleyince olumsuz... mesela annem! Annemin ağzından bakarızı duyduysanız o iş olmayacak demektir, yatar! Ama babamdan duyduysanız kesin olmuştur, sevinirsiniz!
Yine de sevmiyorum, belki küçüklüğümden beri hep annemden duyduğum için.. “anneeee, eve gidince sokağa çıkabilir miyim?” – “bakarız kızım!” – bende direk ağlama modu çünkü çıkamıyorumm! Böyle yani.. ne zaman birinden bakarız kelimesini duysam irkilirim, ne tonda söylediğini algılamaya çalışırım, bu da beni mutsuz eder!

Belki : tampon kelime! Ara kelime, kurtarıcı sanılan ama kurtarmayan kelime... tamamsa tamamdır, değilse değildir ya evet ya hayır bu kadar kesindir! Neden net olamıyoruz ki?

Hayır : olumsuzluk! Sev-mi-yor-ummm!!!! – biliyorum belki ve hayır birbirlerine çok benziyorlar ama belki duyacağıma hayırı duymayı tercih ediyorum en azından net ve kesin biliyorsun ki hayır... :)

Keşke : keşke öyle yapmasaydım, keşke böyle olmasaydı, keşke o treni kaçırmasaydım bla bla blaa... oldu işte, şimdi napıcan ona bak! Niye bunu diyorsun ki? o zaman bir şeyi yapmadan evvel biraz daha düşün, keşke demeyiver!

Bu böyle olmaz : nasıl olur ya? Göster bakalım? Sen daha mı iyi biliyodun? O zaman bu zamana kadar nerdeydin? Bu olmaz, bu yapılmaz... kurallarla yaşayan binlerce insanla dolu etrafımız. Her şeyin, her zaman bal gibi, istersen olabildiğini / olabileceğini gösteren, gösterebilen herkesi seviyorum ben abicim!

Evet diyelim, olur diyelim, Ne yapsak? Nasıl yapsak? diyelim... ne güzel laflar onlar...

Sunday, July 12, 2009

HAYAT KISA...

Bütün yollar uzun.
Herkes köşeli.
Dünya yuvarlak. (bkz. Ay tutulmasının gölgesi)
Varılacak yer yok.
Sadece yolculuk var.
Kelimelerin içi boş, dışı süslü.
Sadece gözler ve davranışlar gerçek.
Bazı çiçekler pembe, bazlıları beyaz, bazıları dikenli.
Herkes bir yerinde güzel.
Herkes her şeyi yapmaya muktedir.
Ağaçlar sonbahara aşık.
Herkesin tamamen soyunabileceği birine ihtiyacı var.
Herkesin bir ara her şeyini soymaya ihtiyacı var.
Dışarısı soğuk.
Kadınlarla erkekler benzemez. (venus vs mars...)
Herkeste ortak olan, farklı olandan çok.
Sokakta aklına bir şey gelince gülenler, aşık.
Bir erkeğe, bir kadına, bir hayvana ya da bir çocuğa.
Canlılarla sarılı değilsen, hayatın kurak.
Affetmek ve kabul etmek birbirine benzer.
Her şeye başka bir şekilde yeniden bakılabilir.
Her gün teşekkür etmek iyidir.
Her gün şükretmek iyidir.
Her gün en azından birini ya da bir şeyi biraz daha sevmek iyidir.
Koşmasan da olur.
Yürümek insana hep bir sonrası olduğunu hatırlatır.
Bir yerden gidilmez, hiçbir şey bitmez.
Düşündüğün şeyler sana şekil verir.
Bazen sopa gibi olursun, bazen ay çöreği, bazen sabun gibi köpüklü.
Ne düşünüyorsan öyle.
Herkes her şeyi hisseder.
Bulaşık yıkamak ve yemek yapmak anne.
Aile en sağlam sığınak.
Belli bir yaştan sonra herkesin yüzü üzgün.
Alışkanlıkları terk etmek alışılmadık.
Delilik yaygın.
Bazı şarkılar kalbi ikiye ayırabilir.
Altı ay sonra ölecek olsan nasıl yaşardın?
Tek soru var o da bu.
İnsan gelecekkolik.
Gelecek daha gelmemiş bir şimdi.
Geçmiş olmuş bitmiş şimdiler.
Asansörde yanındakilerle konuş.
Konuşmamak ruhu kısar.
’Off’ diye bağır, ’hey’ diye bağır, ’aaaa’ diye bağır.
Yüksek sesler çıkarmak, coşkulu şeyleri yanına çağırır.
Ne yöne saparsan sap, virajlı.
Hayat anlar gibi olunamayan şey.
Paylaşmaktan başka şansın yok.
Hayatındaki her şeyi serbest bırak.
Yerçekimine güven.
Sayıklamak serbest.
’Sen yeter ki sev’ şarkı sözü.
Ağlayabildiğin kadar ağla, rahatla.
Pazartesileri sev, Cuma'ları daha çok sev.
Her günü sev, her gün başka bir hediye sana.
Yaba daba duuuu!!

Friday, July 10, 2009

kötüyüm...

Neden bilmiyorum ama bugün böyleyim... içimde bir mutsuzluktur gidiyor sabahtan beri.
Hani hepinize olmuştur, içinizde kötü bir hisle uyanırsınız... o geçmez.
Ne olduğunu düşünürsünüz, kimisi bulur – kimisi bulamaz.
Sabahtan beri her şeyi düşündüm, bulamıyorum!
Son olarak kendimi kullanmakta zorunlu olduğum ilaç olduğuna inandırmaya başladım!
Bilen bilir – Roaccutane .... baya bir yan etkisi bulunan, ağlatan, sinir bozan, depresyon yaratan, hatta Avrupa’da intihar eden insanlar olduğu için yasaklanan bir ilaçtır kendisi!
Ama hiç böyle olmamıştım!
4 Ağustos’ta bu ilaçtan kurtulacak olacakken, bitmesine yakın bana bunları yapmasına izin vermek istemiyorum!
Mutlu olmaya çalışıyorum ama içimde birileri bir şeyler bana kötü düşünce getiriyorlar.
Hemen kovuyorum, direniyorlar. Yapamıyorum.
Ağlamak istiyorum, ağlıyorum! Ama nedenini bilmiyorum...
Dediğim gibi bugün böyleyim.. kaçamıyorum.
Hemen bugün bitsin, yarına güzel başlayayım istiyorum...

Thursday, July 09, 2009

foto foto

Cok yakin zaman sonra Fotogracilik kursuna IFSAK’a gitmeye basliyoruz...
Beraber fotograflar cekmek gibi bir hayalimiz vardi artik gerceklesecek... gece/gunduz gunes batisinda veya gun dogarken, dolunayda... hareketli/hareketsiz, siyah/beyaz, vs vs..

Ve umarim... cok kisa sure sonra... boyle fotograflar cekiyor olacagim :
Not : kim bilir ilerde belki sengul palli’ya rakip bile olabilirim :P ,



Wednesday, July 08, 2009

to my comiko

bu yazı cok ozel birine...
hayatinin cok zor bir doneminde suan...
ama yavas yavas tum zorluklar bitiyor - her yeni gun baska guzel bir haber aliyoruz... almaya da devam edecegiz... her sey guzel olacak!
BTW i'll jump too :)
lots of lots of LOVE!... xoxo

Monday, July 06, 2009

car of the year...

bunlar eski... ben universitedeydim ciktiklari zaman.. aralarindaki sohbet muhtesem... burada yani Turkiye'de boyle bir sey yapmaya calissaniz, yapamazsiniz!
cunku sohbetmis, gonderme yapmakmis hepsi illegal oluyor ne yazikki...
neyse az laf cok is... sizler de gorun :




Saturday, July 04, 2009

for my Mr. Big...


Koskoca 6 ay!
Yeni yılın ilk 6 ayı...
Yani yarım sene...
Yani kış bitti, bahar bitti, yaz geldi :)
6 ay önce bugün konuşup sinemaya gitmiştik.
İyi ki atmışım o mesajı, iyi ki gelmek istemiş sinemaya...
Gelmeseymiş ne olurmuş? Düşünmek istemiyorum...
Bu kadar güzel geçen bu 6 ayı hiçbir şeye değişmem.
Güzel derken..kavga yok muydu, kötü gün olmadı mı?
Oldu!
Ama hiçbir gün evime, yatağıma onunla küs bir şekilde veya ona kızgın olarak uyumadım...
O da öyle.
Birbirimizden özür dilemeyi, saygılı olmayı, sevgiyi, ilgiyi hiç eksiltmedik...
Bunların azalması için daha çok yenisiniz zaten diyebilirsiniz... ama öyle değil! Balık baştan kokar!...
Hayatımı bu kadar kolaylaştıran biri hiç olmamıştı, ve bende onunkini kolaylaştırmaya çalışıyorum.
Onunla konuşmayı, düşündüğüm her şeyi onunla paylaşmayı (dilimin kemiği olmadan!), fikirlerimi anlatmayı çok seviyorum! Beni o kadar çok destekliyor ve fikirlerime değer veriyor ki... cesaretlendiriyor!
Herkesin hayatında böyle biri olmasının gerekliliğinin önemini anlıyorum!
Hele hele bu kişi “sevgiliniz” olunca – yeme de yanında yat oluyor!
Çünkü nedendir bilmem... insanlar genelde sevgilileriyle bu kadar rahat olamıyor. Bu kadar çok şeyi paylaşamıyorlar. Bu da kopukluklara, anlaşmazlıklara yol açıyor, kavga oluyor, ipler kopuyor.
Ve ne yazık ki aradaki uçurum (siz ve yaratıldığınız kişi) o kadar açılmış oluyor ki sen bile dönüştüğün insana inanamıyorsun ve orada da ilişki kopuyor...
Ama ben görebiliyorum ki bu 6 ay boyunca sevgilinin yanında ben çok çok iyi bir arkadaş, sırdaş, dost edinmişim. Seni her şeyinle olduğun gibi kabul eden, çok seven, bir göz hareketinle anlaşabildiğin,
bakışlarınla konuştuğun biri...
Uyandığında “uyanma, biraz daha uyuyalım” diyen, sana sarılan, ağladığında hiçbir şey söylemeden sadece yanında sana omuz olan, sakinleştren, doğru olanı değil – kendi düşüncesini – tarafsızca – asla yargılamadan konuşan biri...
Hatta o kadar güven veriyor ki kıskançlık seviyem için 1 ile 10 arasında (1 en az – 10 en çok) sayı vermem gerekse 3 diyebilirim! :)
En önemlisi ona çok güveniyorum! O bunu sağlıyor. Kıskançlığın gereksizliğini gösteriyor.
Hayatımda ilk defa bir erkek arkadaşımın telefonuna karıştırmak amaçlı bakmadım – ne de olsa o bir şey olsa söylüyor – sadece rahat olmam için!
Yani bana gerçekten değer verdiğini %100 hissettiğim biri var...
Ben neyi seviyorsam, benim için ne önemli ise buna dikkat ediyor. Bende onunkilere dikkat ediyorum tabi...
Mutlu olacağını bildiğin şeyleri onun için yapıyor olmak zevkli hale geliyor!
Böylece hayat yaşanması daha güzel hale geliyor. Ortak zevkler yaratılıyor, tatile gidiliyor, geziliyor, mutlu oluyor hayat!
İnsanın sevdiğinin yanında rahat olması, kendi neyse öyle olması çok güzel bir duyguymuş!
Bunu öğrendim...
Senin “x” bir huyunu sevmeyen, seni değiştirmeye çalışan biri aslında seni değil, kendi oluşturduğu insanı sevdiğini anladım! Ve ileride bir gün bunu gördüğünüzde “ama bu ben değilim!” diye isyan ettiğinizde büyük sorunlar yaşayabileceğinizi öğrendim...
Ve ne yazık ki aradaki uçurum (siz ve yaratıldığınız kişi) o kadar açılmış oluyor ki sen bile dönüştüğün insana inanamıyorsun ve orada da ilişki kopuyor...
Siz siz olun asla sizi değiştirmek isteyen biriyle mutlu olabileceğinizi düşünmeyin, hayal / olamaz!
Bu Polyannacılık olur....
Bu yüzden dediğim gibi, i am what i am!.. Ve olduğum kişiyi seviyorum!
Sevgilimin de bunu sevmesi beni mutlu ediyor!

so.. i've found my Mr. Big..!

Friday, July 03, 2009

istiyorum istiyorum istiyoruumm :)

Arsız kadının tekiyim...
Makyajımı yapmadan sokağa çıkmamak,
Saçlarımı her zaman bakımlı tutmak,
Ahım gitmiş vahım kalmışken bile kendimi kadın gibi hissetmek istiyorum.
Tırnaklarım her zaman kırmızı ojeli, dudaklarımda nar kırmızısı rujum,
En şişko halimde bile kot giymek istiyorum.
Arkadaşlarımla komşuculuk oynamak istiyorum.
Kahkaham yeri göğü inleten, ağzımın kenarındaki çizgiler artık gülmekten ve konuşmaktan iyice belirginleşmişken bile mimikleri abartılı, eli kolu hiç durmayan bir kadın olmak istiyorum.
Mitinglere elimde bastonum, kolumda torunum katılmak,
Eşin dostun yardımıyla pankart açmak,
Yağmur altında bacak ağrıları içinde kıvranarak konser izlemek istiyorum.
Kar yağınca torunlarımı çağırıp düşüp kalçamı kırmadan karla oynaşabilmek için, "Koşun kar getirin, kartopu atalım evi batıralım, sonra temizlersiniz!" demek istiyorum.
En yakın arkadaşımın aldığı güzelim dut ağacımın altında, dizlerimizde kareli battaniyelerimiz,
Fonda müzik ,önümüzdeki tuvalde,rengarenk tamamlanmayı bekleyen resimler,
Elimizde en sevdiğimiz ve bir türlü vakit bulup okuyamadığımız kitaplar,
Sehpamızda rakı, meze ve balıklar,
Gözlerimizde burnumuzun ucuna düşmüş kırmızı kemik gözlüklerimizle,
İki sayfa okuyup kıkırdayarak dedikodu yapmak,
Hayatı kutlamak,
Erkekleri çekiştirmek,
Yakalanınca da kızaran yanaklarımızdan makas alınmasını istiyorum.
Camları kalınlaşmış gözlüklerimle, hala kendi arabamı kullanmak, hatalı sollama yapan yaramazlara camı açıp el kol hareketleriyle kızmak istiyorum.
Torunlarımın aşk hikayelerini dinlerken, onlara acayip fikirler vermek istiyorum.
Onların en afacan sırdaşı ben olayım istiyorum.
Kendi yaramazlıklarımı anlatıp anlatıp "Siz de yapın çok eğlenceli, anne babanız kızarsa bana yollayın!" diyerek onları şımartmak istiyorum.
O yaşımda erik ağacının tepesine çıkıp erik toplamak istiyorum!
Çağlayı tuza banıp yemekten dilim her bahar yara olsun istiyorum!
Arkadaşlarıma en olmadık şakaları yapıp, çocuklarımı utandırmak istiyorum.
Ellerim titrediğinde klavyede rahatça yazabilmek için, Apple' a mektup yazıp her bir klavye tuşunu kafam kadar yapmalarını talep eden, ilk Türk kadını olmak istiyorum.
Gece vakti dalgalı denize girip boğulacak olduğum için zar zor kurtarılıp kocamdan azar işitmek,
Gecenin köründe uyanıp "Uykum kaçtı, midemde gaz var kalk yürüyüşe gidelim!" deyip uykusunu böldüğüm için, şap şup öpülmek istiyorum.
En pörsük halimde bile bana baktığında hayat arkadaşım,
Kendimi her halimde güzel hissettiren o afacan aşık gülüşünü görmek,
Anında yaramazca gözlerim dolu bir cevap vermek istiyorum.
En geç yaşımda, bugünkü kadar aşık olmaya devam etmek istiyorum.
Büyüyünce ben,
Hala küçücük bir çocuk gibi,
İçimden geldiği gibi yaşamak istiyorum
Kulağımda rengarenk küpeler, bileğimde çıngıraklı bilezikler,boynumda kolyeler,parmaklarımda kocaman yüzükler,saçlarımda tokalar, üstümde gökkuşağı renklerinden giysilerle dolu dolu yaşamak ve yaşamak istiyorum ben....
Hiç botox yaptırmadan, yüzümdeki her çizginin bana verdiği deneyimin güzelliğini içime sindirerek sonsuz şimdi olmak istiyorum....

Wednesday, July 01, 2009

in an ABSOLUT world...









BU KADAR GUZEL ABSOLUT REKALIMDAN SONRA... YURDUMUN YARATICI INSANININ HAZIRLADIGI İLAN...